Konu: KARBONHİDRATLAR C.tesi Ekim 18, 2008 9:09 pm
Karbonhidratlar
Yiyeceklerdeki en büyük enerji kaynağı kar­bonhidratlardır. Karbon, hidrojen ve oksijen­den oluşan bu bileşikler yiyeceklerde daha çok şeker ve nişasta biçiminde bulunur. Örne­ğin üzüm şekeri denen glikoz en basit karbon­hidratlardan, yumrulu bitkilerin köklerinde depolanan nişasta ise en karmaşık karbonhid­ratlardan biridir. Karbonhidratça zengin yiye­ceklerin yapısında genellikle glikozdan daha karmaşık şekerler ve nişastalar bulunur. Ama bu bileşiklerin tümü sindirim sırasında parça­lanarak glikoza indirgendiğinden, yiyecekler­deki bütün karbonhidratlar sonunda glikoz olarak kana geçer ve karaciğerde glikojen biçiminde depolanır. Vücuda enerji gerekti­ğinde, karaciğerdeki glikojen yeniden glikoza dönüşerek kan dolaşımı aracılığıyla hücrelere dağıtılır. Bu nedenle, kanda bulunduğu için kan şekeri de denen glikoz vücudun temel enerji kaynağıdır .
Bazı karbonhidratlı yiyecekler oldukça kar­maşık işlemlerden geçirilerek hazırlandığı için, bileşimlerindeki vitamin ve mineraller kaybolur, geriye yalnızca enerji değeri kalır. Sofra ya da çay şekeri, pekmez ve reçel bu gruptandır. Daha basit işlemlerden geçirile­rek hazırlanan, hatta bazıları hiç pişirilmeden yenen ekmek, bulgur, patates, baklagiller ve meyveler gibi karbonhidratlı yiyeceklerde ise enerji verici besinlerin yanı sıra vitamin ve mineral gibi yararlı besinler de bulunur.
Bitkilerin hücre duvarını oluşturan ve yal­nız bitkisel besinlerde bulunan selüloz, 3.000 kadar glikoz molekülünün birbirine bağlan­masıyla oluşmuş karmaşık bir karbonhidrat­tır. Ama insanın sindirim sisteminde parçala­nıp dokularca emilemediği için gerçek anlam­da bir besin maddesi sayılmaz. Bununla bir­likte, sindirim artıklarından oluşan dışkıyı yumuşatıp hacmini artırarak bağırsak hare­ketlerini hızlandırmak ve besinlerin emilmesi­ni kolaylaştırmak gibi önemli bir işlevi vardır. Bol selüloz içeren bitkisel liflere beslenmede yer verilmesi kabızlığın ve bazı bağırsak hastalıklarının önlenmesinde etkili olur. Bi­lim adamları, insanın ilk atalarının bol selü-lozlu yiyeceklerle beslendiğini ve sindirim sisteminin bu tip beslenmeye uyarlanmış ol­duğunu düşünürler. İnsanlar zamanla birçok yiyeceği doğal haliyle yemeyip, selülozun parçalanmasına yol açan karmaşık işlemler­den geçirdikleri için, bağırsakları artık selülo­zu sindirme yeteneğini yitirmiştir.
Midede şişerek tokluk duygusu veren, do­kularca emilmeyen ve besin değeri olmadığı için insanı şişmanlatmayan bitkisel lifler, özel­likle bol selüloz içeren kepekli tahıllar, çiğ sebze ve meyveler, zayıflamak isteyenler için hazırlanan rejim listelerinin temel öğesidir. Oysa dengeli bir beslenmede bu tür yiyecek­lere her zaman yer vermek gerekir.